Sahâbe efendilerimiz nereye gittiyse, orada nur ve bereket ortaya çıktı. Hala Sultan da Peygamber Efendimiz’in ﷺ buyurduğu üzere Kıbrıs’a geldi ve orada şehit oldu. Şehitlik büyük bir mertebedir, kötü bir şey değildir; tüm sahâbenin arzuladığı bir makamdır. Seyyidimiz Hüseyin (as) ve arkadaşları şehadeti tatlı bir şerbet gibi içtiler. Onlar ölü değildir; bereketleri ve mânevî himmetleri hâlâ diridir. İsteyen herkese, ihtiyacına göre yardım ederler. Onların himmeti, bereketi ve koruması üzerimizde olsun.

Aşûre, Allah’ın ﷻ tüm insanlara verdiği mübarek bir hediyedir. Bu günde birçok peygamber kurtarılmış veya derecesi yükseltilmiştir. Bugün oruç tutan, otuz günlük sevap kazanır. Bugün sadaka veren, ailesine harcayan, sürme çeken ve gusül yapan sağlık ve bereket bulur. En yüce mertebe olan, Seyyidü’ş-Şühedâ unvanına Hz. Hüseyin (as) bu günde erişmiştir.

Ümmet içinde her zaman, hak üzerinde olan ve Peygamber Efendimiz ﷺ’in yolunu izleyen bir grup olacaktır. Onlar kıyamete kadar bu yolda kalacaklardır. Tarikat ehli olan bu insanlar, Peygamber Efendimiz ﷺ, sahâbe, tâbiîn ve meşâyih silsilesiyle birbirlerine bağlıdırlar. Bu, hak yoludur. Onu izleyenler selamette olur. Allah ﷻ bize bu yolda kalmayı nasip etsin.

Muharrem, Allah’ın ﷻ savaşmayı haram kıldığı mübarek dört haram ayların sonuncusudur. Cihad gereklidir, ancak bir kumandan yönetiminde yapılabilir. Günümüzde birçok insan, sadece yıkım getiren sahte cihadlara kandırılmaktadır. En büyük cihad ise nefse karşı verilen cihaddır — ki bu, sürekli yenilsek de mücadeleyi bırakmamamız gereken günlük bir savaştır. Özellikle de Peygamber Efendimiz’e ﷺ saygısı olmayan ve başkalarını saptıran kimselere aldanmamak konusunda uyanık olarak bu mücadeleyi sürdürmeliyiz.